[Originale in lingua turca]
GÜL
Gülün tam ortasında ağlıyorum
Her akşam sokak ortasında öldükçe.
Önümü arkamı bilmiyorum
Azaldığını duyup duyup karanlıkta
Beni ayakta tutan gözlerinin
Ellerini alıyorum sabaha kadar seviyorum
Ellerin beyaz tekrar beyaz tekrar beyaz
Ellerinin bu kadar beyaz olmasından korkuyorum
İstasyonda tren oluyor biraz
Ben bazan istasyonu bulamıyan bir adamım
Gülü alıyorum yüzüme sürüyorum
Her nasılsa sokağa düşmüş
Kolumu kanadımı kırıyorum
Bir kan oluyor bir kıyamet bir çalgı
Ve zurnanın ucunda yepyeni bir çingene.
[Traduzione in lingua italiana]
ROSA
Piango seduto nel cuore esatto della rosa
Mentre muoio in strada tutte le notti
Cosa mi preceda o mi segua non so
E nel buio sento, sento posarsi i tuoi occhi
Gli occhi cui devo la vita
Ti prendo le mani e le carezzo fino al mattino
Le mani tue bianche e ancora bianche e bianche
Sono bianche da farmi paura, le tue mani
In stazione il treno si ferma un po’
A volte sono l’uomo che la stazione non la trova
Prendo la rosa, la passo sul viso
Sarà caduta in strada
Mi si spezzano le ali, le braccia
Zampillo sangue, apocalisse e un giudizio
Sulla punta della spada
Un vagabondo risorto.
Nessun commento:
Posta un commento